Birleşmiş Milletler'de (BM) açık denizlerde biyolojik çeşitliliğin korunması için yıllar süren görüşmelerin ardından yasal çerçeve üzerinde anlaşma sağlandı.
Anlaşmaya, New York'ta iki haftadır yürütülen Hükümetlerarası Konferansı'n beşinci oturumunun ardından BM binasında 4-5 Mart tarihlerinde yaklaşık 40 saat süren kesintisiz müzakereler sonucunda varıldı. Yaklaşık 20 yıldır üzerinde çalışmalar yürütülen anlaşma, ülkelerin ulusal deniz yetki alanlarının ötesindeki biyoçeşitliliği korumayı amaçlıyor. Denizlerin yaklaşık üçte ikisini kaplayan açık denizler iklim değişikliği, aşırı avlanma ve nakliye trafiği gibi hususların biyoçeşitlilik üzerinde olumsuz etkisi bulunuyor.
Anlaşma bu bölgelerde balıkçılık faaliyetlerine kısıtlamalar getirirken, aynı zamanda deniz mayınları, deniz ulaşım yolları ve keşif faaliyetlerine de sınırlamalar getirecek.
İklim değişikliğiyle mücadele bağlamında önemli bir adım olarak değerlendirilen anlaşmaya ilişkin BM Genel Sekreteri Antonio Guterres "Tüm tarafları tebrik ediyorum. Şimdiki ve gelecekteki nesiller için daha güvenli, sağlıklı, dayanıklı ve verimli bir okyanus için birlikte çalışmaya devam edeceğimiz günleri iple çekiyorum." ifadesini kullandı.
193 ülkenin üzerinde anlaştığı yasal çerçevenin BM'de resmi olarak kabul edilmesi bekleniyor. Bunun ardından imzaya açılacak anlaşmaya, BM ülkeleri taraf olup olmayacağına karar verecek.
BM Deniz Hukuku Sözleşmesi, 1982 yılında deniz biyoçeşitliliği henüz tam olarak yerleşmiş bir kavram haline gelmeden önce imzalandı.
1994'te yürürlüğe giren anlaşma ile açık denizler olarak adlandırılan ulusal sınır sularının dışındaki bölgelerde tüm ülkelerin balıkçılık, gemicilik ve araştırma yapma hakkına sahip olduğu uluslararası sulardan oluşan bir alan yaratıldı.
Buna karşın anlaşmada açık suların yalnızca yüzde 1,2'si koruma altına alındı. Korumaya dönük bazı yasal yamalar da korumaktan çok kafa karıştırıcı bir engele dönüştü.
Açık denizlerin uzun zamandır ticari balıkçılık ve madenciliğin yanı sıra kimyasallar ve plastiklerden kaynaklanan kirlilik nedeniyle sömürüldüğünü belirten Rutgers Üniversitesi'nden biyolog Malin Pinsky, yeni anlaşmanın "okyanusun sınırsız bir kaynak olmadığını ve okyanusu sürdürülebilir bir şekilde kullanmak için küresel işbirliği gerektiğini kabul etmekle" ilgili olduğunu belirtti.